MUSTAFA SAİT TÜRK ve HASTA MAHPUSLAR

Günlerdir ismini her yerde gördüğümüz biri var; Mustafa Sait Türk. 86 yaşında bir hasta mahpus. Mahpus diyorum zira kendisi geçtiğimiz günlerde ilerleyen yaşına ve felçli olmasına rağmen, Adli Tıp Kurumunun cezaevinde kalabileceğine dair raporu gerekçe gösterilerek yeniden cezaevine gönderildi.

Mustafa Sait Türk’ün hasta yatağındaki görüntüleri çok tartışıldı. İçinde biz hukukçuların da olduğu önemli bir kesim, bu görüntülerin açık bir yaşam hakkı ihlali olduğunu savunuyor. Elbette yaşananlardan memnun olanlar da var. Onlara göre ülkemizin harika bir adalet sistemi var. Yine onlara göre Mustafa Sait Türk, mutlaka önemli suçlar işlemiştir. Aksi halde, adaletiyle yedi cihana nam salmış devletimiz(!) neden 86 yaşında felçli birini cezaevine yollasın değil mi?

Bu ülkenin yargı sistemine, bilhassa “terörist” ilan ettiği yurttaşlarına karşı uygulanan “düşman ceza hukuku” sistemine, bir parça vakıf olmuş herkes gerçeğin bu yönde olmadığını biliyor. Bu sistemin uygulayıcıları da 86 yaşında felçli birini cezaevinde tutmanın, sürekli korumaya çalıştıklarını söyledikleri “devletin bölünmez bütünlüğüne” hiçbir zarar veremeyeceğinin bilincinde. Sadece Mustafa Sait Türk için böyle düşünmüyorlar. Esasen tüm hasta mahpusların, kanunlarda yazan ancak bir türlü tam ve gereği gibi uygulanmayan haklarının gasp edilmesinin, bu ülkeye bir faydasını olmadığını da biliyor uygulayıcılar.

Mustafa Sait Türk cezaevine gönderilmese ne olurdu? Kalan günlerini evindeki hasta yatağında geçirse ne olurdu? Kim duyar, kim karşı çıkardı buna? Bu soruların cevaplarında elle tutulur bir infial ya da “adaletsizlik” yatmadığını, bu kararı verenler de çok iyi biliyor. Onların korumaya çalıştığı şey kurdukları bu ötekileştiren, düşmanlaştıran sistem.

Mustafa Sait Türk’ün 86 yaşında felçli bir hasta olmasına rağmen cezaevine gönderilmesi, hali hazırda ülkemizde terör yargılamaları kapsamında en geniş haliyle uygulanan, düşman ceza hukuku sisteminin bir parçasıdır. 86 yaşında bir insanı cezaevine göndererek korunmaya ve hatta pekiştirilmeye çalışılan da bu sistemin kendisidir. “Düşman Ceza Hukuku” kavramı ilk defa 1985 yılında yazdığı bir makale ile ünlü Alman Ceza Hukukçusu ve Hukuk Felsefecisi Profesör Günter Jakobs tarafından  kullanılmıştır. Jakobs’a göre yurttaş ceza hukuku herkesin hukukudur; düşman ceza hukuku ise düşmana karşı duranların hukukudur. Düşman ceza hukuku düşmana karşı savaşa varıncaya dek kapsamını geniş tutan bir fiziki zor/kuvvet uygulamasıdır.[1]

İşte bu “düşmana karşı uygulanan hukuk” anlayışı, beraberinde keyfiliği, ötekileştirmeyi ve hatta yaşam hakkı gibi en temel insan haklarını dahi yok saymayı getiriyor. Elbette düşmanın kim olacağına daha doğrusu ilan edileceğine ise yine uygulayıcılar karar veriyor.

Mustafa Sait Türk hakkında yazılan “hak etmiştir” minvalindeki yorumlar da basit bir vicdansızlığın ürünü değil aslında. Sistematik olarak uygulanan düşman ceza hukuku politikalarının önemli bir kısmını oluşturan propagandanın doğal sonuçlarıdır bu yorumlar. İnsanlar sadece vicdansız değil, aynı zamanda kandırılmış durumdalar. O “düşmana” inanıyorlar. Ülkelerinin yok edileceğine, evsiz kalacaklarına, her şeylerini kaybedeceklerine ve tüm bunlara o “düşmanın” neden olacağına inanıyorlar. Bu korkuyla karışık öfkenin bir sonucu tüm o “hak etmiştir” yorumları.

Peki biz ne yapacağız? Bunca farkındalık halini kendimize saklayarak, hayatımıza küçük gettolarımızda devam mı edeceğiz? Korkup susacak ve sıranın bize gelmesini mi bekleyeceğiz? Elbette hayır. Adalet, adliye koridorlarına sıkıştırılamayacak kadar büyük, muktedirlerden dilenilmeyecek kadar bize ait bir değerdir. Biz, bize ait olana sahip çıkmazsak, başkalarının bunu bizim için altın tepsilerde korumasını beklersek, sadece hayal kurmuş oluruz. Her bir yurttaşa yapılan hukuksuzluğun aslında kendimize yapıldığını anlayarak başlayacağız mücadeleye. Sonrasında herkese bu gerçeği anlatarak devam edeceğiz yolumuza. Evde, parkta, sokakta, okulda ve aklınıza gelebilecek her yerde. Herkes bilmeli Mustafa Sait Türk’e yapılanları. En önemlisi ise herkes anlamalı; Mustafa Sait Türk’ün aslında kendisi olduğunu.

                                                                                                                                GİZAY DULKADİR

[1] DR. ENVER KUMBASAR, Düşman Ceza Hukuku https://www.yargiclarsendikasi.org/post/dusman-ceza-hukuku

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir