Herkesin malumu olduğu üzere, 26 Nisan 2017 günü Emniyet Genel Müdürlüğü
kapsamında o güne dek yapılan en büyük FETÖ operasyonu yapıldı ve toplam 9103
kişi açığa alındı.
Açığa alınanlar arasında, Sayın Cumhurbaşkanının korumalarından tutun da PKK’nın
elinde esir olan polislere hatta 15 Temmuz günü TBMM’yi korumakla görevli polislere
kadar binlerce şok etkisi yaratan Emniyet mensubu vardı.
Açığa alınanlar hakkında herkesin konuştuğu tek bir husus vardı; Micro SD Kart…
Yazılı ve görsel medya bir micro sd karttan, kartın içinde bir liste olduğundan, listenin
büyük kısmının zaten ihraç edilmiş ve/veya tutuklu olduğundan bahsederek, aslında
alt metinde, ele geçirilen delilin ne kadar doğru ve güvenilir olduğunun, bilerek veya
bilmeyerek propagandasını yaptı.
Geldiğimiz tarih itibariyle, işbu liste kapsamında açığa alınan polislerin neredeyse
tamamına yakını hakkında bir ihraç işlemi yapılmadı. Yine, neredeyse tamamına
yakını hakkında bir soruşturma da başlatılmadı. Yaklaşık 10 aydır bu insanlar,
kendilerine yöneltilen idari işleme gerekçe gösterilen, micro sd kartın içinde ne
olduğunu, deyim yerindeyse bilgi kırıntılarını birleştirerek öğrenmeye çalışıyor.
Bu 10 aylık süre zarfında, konu kısmen de olsa aydınlanmaya başladı. Zira başkaca
gerekçelerle, FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yargılanmakta olan bazı
kimselerin dosyalarına, malum sd kartta kendileri hakkında belirtilen görüşleri içerir
inceleme raporları gelmeye başladı.
MİCRO SD KART NASIL ELE GEÇİRİLDİ?
Eldeki kısıtlı malumat ve en önemlisi Mahkeme dosyalarında mevcut, inceleme
raporu kapsamında şunu söylemek mümkün ki; söz konusu micro sd kart, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında yapılan bir arama
işlemi neticesinde ele geçirilmiş bir veri. Bu kapsamda, verinin herhangi bir istihbari
çalışma neticesinde ele geçirildiğine ya da hukuka aykırı biçimde elde edildiğine dair
bir iddianın mevcut olmadığını görünüyor.
MİCRO SD KARTIN İÇİNDE NE VAR?
Kartın içinde en basit anlatımı ile bir “fişleme listesi” mevcut. Fakat bu fişleme,
toplumda bilindiğinin aksine “kendinden olmayanları belirleme” mantığından çok daha
geniş bir çalışmanın ürünü. Şöyle ki; FETÖ/PDY mensupları, aslında kendi mensubu
olsun veya olmasın herkesi fişlemeyi hedeflemiş. Öncelikle, hakkında bilgi
edinemedikleri kimselere ayrı bir kod vererek, herkes hakkında bilgi sahibi olma
hedefini net biçimde ortaya koymuş, daha sonra ise kendi mensubu olanlar ve
olmayanları detaylı biçimde sınıflandırmış.
İşte tüm sorun da bu sınıflandırma ile başlıyor. Şöyle ki; yapılan bu fişleme işlemi
esasen, yüzlerce hatta belki de binlerce FETÖ/PDY üyesi Emniyet mensubunun,
kendileri dışında, FETÖ/PDY üyesi olan veya olmayan on binlerce insan hakkındaki
değerlendirmeleri niteliğinde. Bu değerlendirmelerin bir kısmı somut verilere
dayandığı gibi (sohbetlere katılma, himmet verme vb.) bir kısmı ise tamamen
subjektif değerlendirmeler (birtakım zaaflara sahip olma, ağabeylik yapabilecek vasfa
sahip olma/olmama vb.) niteliğinde kalmış görünüyor. Tüm bu değerlendirmelerin bir
araya getirilip bir havuzda toplanmasıyla da, bu micro sd kart içindeki fişleme listesi
oluşturulmuş.
Kodlar içinse bir algoritma yaratılmış gibi görünüyor. Numaralara ve harflere bir takım
anlamlar verilmiş. Bu kodlar tek başına anlam ifade ettiği gibi, yan yana getirildiğinde
de bir anlam ifade edebiliyor.
Yine yapı, kendisinden beklenmedik biçimde, fişlemelerde kendi mensubu olarak
nitelendirdiği kimselerden yapı içerisinde sorumlu olanları da listeye dahil etmiş.
Bunun yanında tüm fişlenenlerin, medeni hali, çalışma yeri, TC Kimlik numarası,
rütbe durumu vb. benzeri bilgileri de micro sd kartın içinde mevcut. Yani herkesin
ufak bir genel betimlemesi yapılmış denebilir. Bu noktada şunu söylemek mümkün ki,
FETÖ en iyi bildiği işi yapmış!
SD KARTIN İÇİNDEKİ VERİLER NASI DEĞERLENDİRİLMELİ?
Bu hususta öncelikle şunu söylemek gerekir ki; micro sd kartın içindeki veriler
değerlendirilirken, kartta olanlar kadar olmayanlar da düşünülmeli. Şöyle ki, öncelikle
karttaki bilgiler, veri havuzunun yukarıda bahsedilen oluşturulma mantığı sebebiyle,
kaynağına inilmek suretiyle teyit edilme imkanına sahip değil. Daha basit bir
anlatımla, bu fişleme listesine kimin adını kimin yazdırdığı, ne maksatla yazdırdığı,
yapıya doğru bir malumat verip vermediği hususu tam bir muamma.
Yine çok önemli ikinci bir husus var ki, micro sd kart içerisindeki bilgilerin hangi
tarihten beri toplanmaya başlandığı ve ilgililerine ilişkin kodların tek tek ilgilileri
bakımından en son ne zaman güncellendiği de belli değil. Kart içindeki bilgilerin
sürekli güncellendiği iddia ediliyor, lakin bir kod sahibi kişi bakımından güncelleme
yapmanın temel şartı elbette o kişi hakkında bilgi akışının devam etmesine bağlıdır.
İşte bu tarih hususu esasen listedeki en önemli hususların başında yer almasına
rağmen, konu ile alakalı hiçbir bilgi yokmuş gibi görünüyor. Bu noktada kodlarda
belirlenmiş tek tarih kriteri 17-25 Aralık süreci olmuş. Örneğin, 17-25 Aralıktan
etkilenmiş, ön şartı ile pek çok birbirinden farklı kodlama yapılmış. Bu insanlar kendi
aralarında yeniden kazanılmaya yakınlık dereceleri bakımından ayrı ayrı kodlanmış.
Bilhassa bu kodlara sahip insanlar bakımından, kendi haklarında yapılan bu
değerlendirmenin en son hangi tarih itibariyle yapıldığı aslında önemli bir husus
olmakla birlikte bunu anlayabilmenin de bir yolu yok gibi görünüyor.
En son ve en önemli husus ise, aslında micro sd karta ilişkin iki somut gerçekliğin
birleşmesiyle ortaya çıkıyor. Söz konusu fişleme listesi bir dijital veri niteliğinde ve ele
geçirilme tarihi 18.04.2017. Bu iki husus bir arada değerlendirildiğinde bu veriyi
ilgilileri aleyhine bir delil olarak kabul etmek oldukça güç. Zira, sadece FETÖ/PDY
üyelerinin kendileri dışındaki insanlar bakımından yaptığı değerlendirmelerden
oluşan, kaynağına inilmek suretiyle teyit edilmesi mümkün olmayan, incelenip
tartışılabilir olmaktan uzak ve doğrudan FETÖ kaynağından elde edilmesi sebebiyle
her türlü manipülasyona açık böyle bir verinin bireyler aleyhine bir delil kabul
edilmesi mümkün değildir. Zira delilin dijital ortamda ele geçirilmesi ve ele geçiriliş
tarihi bir arada değerlendirildiğinde, fişleme listesinin “yanlışlar içine kasıtlı olarak
serpiştirilmiş doğrular” niteliğinde olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla,
salt bu fişleme listesi baz alınarak, bireyler hakkında bir soruşturma başlatılmamış
olması, esasen hukuka uygun bir tutumdur.
Bu veri bakımından hukuka aykırı olan tutum ise, micro sd kart baz alınarak yapılan
açığa alma işleminin 10 ay boyunca sürüncemede kalması, kamu gücünün bir idari
soruşturmayı neticelendirecek sorumluluğu almaktan imtina etmesidir.
Binlerce emniyet mensubunun, bir gece yarısı, tüm şahsi bilgileri kamuoyuna
açıklanmak suretiyle, bir silahlı terör örgütü ile iltisaklı oldukları iddiasıyla açığa
alınması ve aradan 10 koca ay geçmesine rağmen, bu insanlar bakımından yürütülen
tek bir idari soruşturmanın bile neticelendirilememiş olması kabul edilebilir bir tutum
değildir. Netice itibariyle yapılması gereken, bu insanlar bakımından yürütülmekte
olan idari soruşturmaların bir an evvel neticelendirilmesi ile ilgililerin, toplum
gözündeki itibarlarının haksız ve hukuksuz biçimde daha fazla zedelenmesini
engellemektir.
Av. Gizay Dulkadir